13 Mayıs 2018 Pazar

...


Bir sana söylemek istiyorum içimdekileri…
Bağırmak çağırmak istiyorum içimdekileri…
Aslında ağlayarak akıtmak istiyorum içimdeki acıları…

Kimse anlamayacak zaten anlatmak istediklerimi…
Bulamayacağım ben cevaplarda istediklerimi…
Ha onlara anlatmışım ha sana geri gelmesini istediğimi…

Gelişi vardı gönlüme yaz gibi… Isıttı gönlümü en güzel yaz gibi…
Gidişi var yanımdan cehennem gibi.. Yaktı yüreğimi en sıcak cehennem gibi..

Ağlamak istiyorum haykırırcasına sesim çıksın kalabalığın ortasında…
Kimse dönüp bakamasın bana…
Acımı anlamaya çalışır gibi yapmasın bana…
Senin acın sana benim acım bana…

Bir saniye mi eder insanı mutlu, bir metre yakınlık bir göz göze bakmak mı yeter…

Maskenin Ardında Acılar...

Birinin beni dışarıdan görüp sevebileceği aklıma bile gelmezdi...
Çok odun ve düz bir hayat yaşıyordum...
Filmlerim Şarkılarım Kitaplarım ve Oyunlarım gayet mutluydum...
Yada öyle sanıyordum...
Aile sevgisi, Arkadaş sevgisi ve filmler kitaplarda öğrendiğim yapay bir sevgi anlamı varmış kafamda...
Birinin bana böyle bir sevgi türü olduğunu göstermesine ihtiyacım varmış anlayabilmek için...
Ama bu böyle bir sevgi olduğunu gösterip yarıda bırakılmak tarifi olmayan bir acı bırakıyor...
Sevdiğim şarkılar daha fazla acı veriyor daha çok onu hatırlatıyor...
Benim ona beslediğim hisleri bana karşı hissetmese bile yanında olabilmek bile mutluluk veriyorken Ayrı kaldığımız her an acı veriyor büyüyor...
Geçeceği söyleniyor daha önce bu hissi yaşayan yüzlerce insan var hepsi yoluna devam etti deniliyor...

Bir gün onun hayata devam edeceği aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum...
Yaptığım bütün hatalar için kendime kızıp duruyorum...
Verilmeyen şanslara denenebilecek daha güzel şeylerin var olduğunu bilmek yaptığım hataları büyütüyor...

Beni bıraksa bile içimdeki Sevgi dinmiyor ve bu beni bitiriyor...
Bir umut ışığının dilencisi oldum...
Bir dilenci nasıl parasız sa bende Sevgim elimden alınmış gibi hissediyorum...

Gülüyorum sırıtıyorum ve yaptığım yapmacık hareketlerin hepsi maskeden ibaret...


15 Nisan 2018 Pazar

O kadar da eski değil aslında.

Çok da eski değil aslında şarkıların anlamlarının olduğu benim için anlamlı olmadığı günler,
Diğer insanların ne düşündüğünü umursamadığım günler,

Şarkılar eskiden sıkıcı hayatımda duyduğum ses gürültüsünü engellemeye yarayan beynimi meşgul tutan bir olgu idi.
Şimdi ise sadece hatıraların arasında kaldığım beynimi daha fazla kurcalayan bir şeye dönüştü.
Dedim ya çok da eski değil yani 2 ayı geçmez olduğum gibi yaşamaktan Mutluydum.
Filmler diziler ve bilgisayar oyunları yeterdi benim mutlu olmam için.
Bu süreç zarfında hayatımda ani köklü ve hiç planlamadığım büyük bir değişiklik oldu...
En büyük hatam hayatımı daha önce hiç başkalarına endeksli yaşamamış olmam sanırım,
Empati yoksunu Duygusuz bir odun olmamdan kaynaklanıyor.
İnsan 7'sinde iken 70'inde de odur deyimini yanlış anlayanlara sorum.
Bu beynimin bir köşesinde sürekli beni kemiren duygu daha önceden neden yoktu acaba?
Belki filmlerde söyledikleri gibi zamanla geçecek ama yine filmlerde dedikleri gibi hiç geçecekmiş gibi durmuyor.
Her günü normal bir günmüş gibi yaşamaya çalışmak her şey yolundaymış gibi yaşamak işte ayrı evde ayrı gereksiz şeylerle uğraşırken kendini koy vermemek için içine atmalar mutluymuş gibi yapmak çok zormuş bunu anladım.
Sesimi çıkartmadım anlatmadım bu kadar da büyüyüp Cumartesi gecesi bana bunları yazdıracak duruma gelmiş olması bile benim için ayrı bir konu...
Yazarken bile kendime soruyorum bu blogu ben bile zor biliyorum onun okuma şansı hiç yok. biri es kaza görse bile düşüncelerim yazmaya çalıştıklarım bir birinden o kadar kopuk ki içimdekileri anlama şansı yok.

Yine de sıradan bir word dosyasında kayıtlı kalıp kaybolacağına burada olması mantıksız bir şekilde daha uygun geliyor.

Hayatımda ki bütün neşelerin zamanla yavaş yavaş silindiğini hissediyorum.
Zaman zaman yine kendim gibi hissettiğim kısımlar olsa bile playlistimde bulunan her şarkı durumu tekrar hatırlatıyor.

Aslında eskiden beri hep sevmişimdir aşk şarkılarını slow şarkıları ama yazının başında da bahsettiğim gibi daha önce güzel söz dizelerinin yan yana geldiği sıradan bir yazım türünden öteye geçmemişti benim için Dinlediğim her şarkı alakası olsun olmasın beynimi kemiriyor.

Aslında ilk başlarda Odun olmamdan kaynaklı empati yoksunu olmamdan kaynaklı olsa gerek birinin benden hoşlanabileceğini düşünmezdim. Ve arkadaş bile olmam uzun bir dönemin arkasından gelir dostluk.

Farklı müzik zevklerine yönelmem gerekiyor sanırım yakın zamanda yoksa kendimi tüketeceğim.
Filmler bile artık huzur vermiyor bana. Daha fazla rol yapıyorum artık daha fazla rol yapmaya zorluyorum kendimi.

İnsanları ve duygularını anlamak konusunda zaten zorluk yaşayan birisiydim ekstra çaba harcamam gerekirdi ki böyle bile Duygusuz bir Odun olduğum gerçeğini değiştiremiyordu.

Birde acaba bu gün görür müyüm? gülümsediğini gözünün içinin güldüğünü tekrar görebilecek miyim düşüncesi var ki sorma? surat ifadesinden gününün nasıl geçtiğini anlamaya çalışmak onu gördüğümde nasıl tepki vermeliyim yada o nasıl tepki verir? Beni gördüğünde rahatsız oluyor mu?

Eternal sunshine of the spotless mind filmini şimdi daha iyi ve derinden anlıyorum.
Yada Truman Show'u...

İzlediğim her filmden dinlediğim her şarkıdan bir kısımda onu görmek düşünmek...
Bir tarafım yazma yazsan ne olacak derken diğer tarafım yaz içini boşalt diyor.

Aklımın çalıştığı şekilde konular birbirinden ayrı ama temel noktası o olacak şekilde yazıyorum.

Bitti boş ver demek kadar kolay bir kavramın faaliyete geçirememek bu kadar zor olmamalıydı.
Zira verilecek öğütler bundan öte gitmez...

İstiyorsan kovala koş söylemi geçiyor beynimin bir tarafından ama zorla güzellik istediğim bir şey değil. O benim gibi hissetmiyorsa bu iç sesle yaşamak bana kalacak.

İçimi buraya dökmek hem rahatlatıyor. hem pişman ediyor. Hala kafamdan çıksın diye bahaneler üretiyorum kendime benim hatalarımda beni bırakıp gitti ise ben neden hala onu hala içimde yaşatıyorum?

Değişim konusuna takılmadan edemiyorum. Bir insan yaşadıkları tarafından şekillenir Hepimiz boş birer tual gibiyiz ya güzel renklerle güzel cisimlerle süsleneceğiz yada daha kötüsü ile işte bu yaşadıklarımız karar verecek tualin güzelleşip güzelleşemeyeceğine. Ressam Bob dediklerimi çok güzel yapabilirdi. Boş karanlık bir orman çizer üstüne dumanı tüten bir ev çizer ve resmi o karanlık havadan çıkartırdı. Tablonun karanlık bir resim ifade etmesi onu değiştiremeyeceği anlamına gelmezdi.

Her yazdığım ile ilgili farklı farklı cümleler aklıma gelse de yazarken geçirdiğim süzgeçler kendince bir sınırlama getiriyor.
Konular dağılıyor aklımda...

Hala aklımda büyük bir soru ben bu hale nasıl geldim?

12 Nisan 2018 Perşembe

Aklıma Geldikçe Ben...

Adamlık değil İnsanlık önemli,
İnancım Bilime,
Dünya Vatandaşlığını Kabullenen,
Duygusuz Odun,
Empati Yoksunu,
Değişime Açık,
Gereksiz Hareket Etmeye Karşı,
Bilgisayar Oyunu Tutkunu,
Hayalperest,
Dizi ve Film izleyicisi,
Hayatı Kabullenen,
Yaşamı Oluruna Bırakan,
Mutluluk ve Özgürlük Bekleyicisi,
Standartları Seven,
Zıtlıkları Seven,
Ezilenin Yanında,
Planları Olup Gerçekleştirmeyen,
Umutsuzca Seven,
Ailesi Tarafından Sevildiğini Uman :),

30 Ekim 2016 Pazar

Gereksiz bir sıralı liste.

Favori Oyunlar

Football Manager
Call Of Duty
Crysis
Assassin Creed
Mount and Blade
Total War (Özellikle ROME)

Favori Kitaplar

Harry Potter Serisi
Danilov Serisi
Açlık Oyunları Serisi
Ölümcül Tür Serisi
Sherlock Holmes
Millenium Serisi
David Gurney Serisi (John Verdon)
Gregor Serisi
Fısıltı Serisi
Vampir Akademisi
Robert Longdon Serisi
Dijital Kale
İhanet Noktası
Vampir Günlükleri (Anne Rice Romanları)
Efsane (İskender Pala)
Od
Şah ve Sultan
Katre-i Matem
Babil de Ölüm İstanbul da Aşk
Mihmandar
Bülbülün Kırk Şarkısı

Favori Klüpler

Beşiktaş JK
Arsenal
Leicester City
Dortmund
Athletico Madrid
Athletic Bilbao
Deportivo La Coruna
AC Milan
Chicago Bulls
Chcago Cubs
Anadolu Efes (Sadece Anadolu kabullenemiyorum hala.)


21 Nisan 2016 Perşembe

Kısa Tanıtım Ön Bilgilendirme..

Bu yazdığım blog tamamen ciddiyet dışı olup yazılan herşey tamamen kendi düşüncelerimdir. bu blogda izlediğim filimleri (Ki çok Film izlerim), beni etkileyen sözleri (Biraz apsürttürler ama felsefesi güzeldir), okuduğum kitapları (Çok nadir rastlanır.) inceleyip görüşlerimi yazıcağım. Biraz hoşlandığım garip şeylerden bahsedelim, örneğin; eski imparatorları çok severim cengiz han, Büyük İskender, Sezar ve daha niceleri (Onlarla omuz omuza çarpışmayı istemişliğim bile vardır) tv dizilerini çok severim bir çoğunu takip ederim ama türk oyuncuların oyunculuklara bana fazla abartılı veya donuk geldiği için ( bi türlü arasını tutturamıyorlar başroller çok abartılı yan roller ise fazla donuk geliyor bana) izlemiyorum genellikle altyazılı filmler izlerim çünkü espriler katledilmemiş ve söyleyiş tarzları bozulmamış oluyor (ki bazı çevirmenlere hastayım örneğin dün akşam izlediğim Music and Lyrics filminde yabancı birinin ismini Aysel Gürel die çevrilmiş neremi neremi şarkısına gönderme var Akrep Nalan'a bile gönderme var hatta bi ara I Am Legend adlı filmi izlerken Will Smith rol gereği "There is no God!" gibi bir çümle kullanıyor bizim çevirmen şöyle çeviriyor Allah yok "( HAŞA DE ULAN!!!)" neyse laf fazla uzadı asıl konuya geri dönelim ) yazımdanda anladığınız gibi konuları parça pinçik edip anlatıyorum umarım beni anlayan bi kaç kişi çıkar arada bir türkçe ve yazım kurallarını katlede bilirim kusuruma bakmayın... Sevgiler Saygılar